Bazen bir sessizliktir insanı en çok yaralayan…
Kalabalıklar içindeki görünmezliği, yaptığı onca şeye rağmen bir “teşekkür” yerine gelen sitemi, bir başarıyı gölgede bırakan küçümseyici bakışı… Ve zamanla öğrenir insan:
“Ben galiba yeterince iyi değilim.”
İşte tam da bu noktada başlar içten içe işleyen bir zehir gibi:
Kendini değersizleştirme.
Görünmeyen Bir Yıkım
Kendini değersizleştirme, kişinin kendi başarılarını küçümsemesi, duygularını bastırması, ihtiyaçlarını ikinci plana atmasıdır.
“Zaten kimse beni anlamaz,”
“Ben fazla bile yaşıyorum,”
“Bu kadarı bana yeter” gibi cümleler, yalnızca cümle değildir artık — birer inanç olmuştur.
İnsanın kendi içinde kurduğu mahkemede, hep kendisi suçludur. Hep daha azı hak eder gibi yaşar. Ve bu sessiz suç, yıllarca fark edilmeden sürer gider.
Küçük Yaşlarda Başlayan Büyük Sessizlik
Bunun kökü çoğu zaman çocuklukta gizlidir.
Eğer sevgi koşulluysa, başarılar alkışlanmamışsa, duygular susturulmuşsa, çocuk; “ben yetersizim” diye düşünmeye başlar. O çocuğun büyüyüp profesyonel bir yetişkin olması, duygularını bastırdığı gerçeğini değiştirmez. Gülerken bile içine konuşur.
Ve bu bastırılmışlık; zamanla kendini değersiz görme, başkalarını sürekli memnun etmeye çalışma, “hayır” diyememe, kendine alan açamama şeklinde görünür hale gelir.
Fedakârlık mı, Yoksa Sessizce Yok Olmak mı?
Kimi zaman bu değersizlik hissi, "fedakârlık" kisvesine bürünür. “Ben elimden geleni yapıyorum, onlar için varım” der kişi. Oysa özünde, bu kendi varlığını silmeye dair bir çığlıktır.
Kendini değersizleştiren insan, bir süre sonra kendi ihtiyaçlarını tanıyamaz hale gelir. Sevilmeye layık olduğuna inanmaz. Mutluluk yaklaştıkça ondan korkar. Çünkü iç sesi hep aynı şeyi fısıldar:
“Sen buna layık değilsin.”
Bu Sessiz Suçun Bedeli Ağır
Görünmeyen bu iç çatışma; zamanla fiziksel rahatsızlıklara, duygusal tükenmişliğe, hatta ilişkilerde bozulmalara neden olur.
Çünkü içimizdeki çocuk hâlâ sevilmek, duyulmak, kabul edilmek istemektedir. Ama biz o sesi hep bastırırız.
Kendini değersizleştirmek, sadece bir duygu değil, bir yaşam biçimine dönüşür. Ve bu, insanın kendi ruhuna karşı işlediği en derin ihanettir.
Peki, Değerli Olduğunu Nasıl Hatırlarsın?
Bu duyguyu dönüştürmek için:
1. Fark et: Kendini yok saydığın anları tanı. Hangi anlarda geri çekiliyorsun?
2. Kendine şefkat göster: Bir dostuna nasıl davranıyorsan, kendine de öyle davran.
3. Küçük başarılarını takdir et: Her adım bir ilerlemedir. Her ‘hayır’ bir devrim olabilir.
4. İç sesini değiştir: “Ben yeterliyim.” demeyi alışkanlık haline getir.
5. Destek al: Bu yolculuk yalnız yürünmek zorunda değil. Rehberlik hayat kurtarır.
Son Söz
Kendini değersizleştirmek, sana ait olmayan yüklerin altında ezilmenin başka bir adıdır.
Ama artık durup kendine sorman gereken bir soru var:
"Ben ne zaman kendime iyi davranmaya başlayacağım?"
Unutma:
Sen kıymetlisin.
Bu dünyada bir eşi daha olmayan tek örneksin.
Ve bu bile başlı başına seni değerli kılmaya yeter.